Napolyon ve Satranç
Savaş ile oyun hiçbir zaman birbirinden ayrı olmamıştır. Teknolojik olarak üstün olanın kazandığı bir dünyada (teknoloji, güç yaratan bir etkendir), güçler arasında oyun başlayınca, oyun savaşa, savaş oyuna dönecektir. Bu bağlamda Napolyon Bonapart (Napoléon Bonaparte, 1769-1821), yalnızca tarihsel bir kişilik değil, bir satranç oyuncusu olarak da ilgi alanımıza girmiştir.
Paris kentinde satranççıların mekanı olarak bilinen Rejöns (Régence) kahvesi, Fransız devriminin fitilini ateşleyen düşünür, yazar ve siyasetçilerin uğrak yeridir. Bu mekana, o dönemin bir subayı olan Napolyon Bonapart’ın da uğradığını öğreniyoruz. Yine buraya gelip gidenler arasında,
Batı’da eşitlikçiliğin ve romantizmin babası olarak kabul edilen, bir satranç tutkunu olan Jan Jak Ruso (Jean Jacques Rousseau, 1712-1778),
insanda “aklı” yücelten düşünce ve yazılarıyla çağdaşlarını epeyce etkileyen, Aydınlanma’nın öncü savaşçısı Volter (Voltaire, 1694-1778),
dönemlerine büyük etkide bulunmuş ve Ansiklopedistler olarak ünlenmiş, matematikçi ve fizikçi Dölömber (d’Alembert) (1717-1783) ile döneminin yükselme amacındaki burjuvazi ruhunu temsil eden Döni Didero (Denis Diderot, 1713-1784),
Fransız halkı tarafından “yozlaşmaz, bozulmaz, satın alınmaz” lakabıyla taçlandırılan, devrimci diktatörlüğün kurucularından Jakoben devrimci Maksimilyan Robespiyer (Maximilien Robespierre, 1758-1794),
“Lögel matı”yla ünlü Fransız satranç oyuncusu Lögel dö Kermö (Legall de Kermeur, 1702-1792),
ve “piyonlar satrancın ruhudur” diyen satranç ustası, besteci Fransuva Andre Danikon Filidor (François André Danican Philidor, 1726-1795) bulunmaktadır.
Döni Didero’nun şu sözleri, o dönem satranca verilen önemi belirtir: “Dünyanın en güzel yeri Paris, Paris’in en güzel yeri ise satranç mekanı Rejöns kahvesidir”. Satranç oyuncuları ile aydınların mekanı olan Rejöns kahvesi, 1953 yılına kadar hizmet verdikten sonra kapanacaktır.
Avrupa’da kapitalizmin gelişimi, kralların keyfi yönetimleriyle engellenince, temel çatışmanın soylular ile burjuvazi arasında yaşandığı devrimler patlak verecektir. İlk önce İngiltere’de 1640-1648 yılları arasında Olivır Kıromvöl (Oliver Cromwell) önderliğinde, daha sonra da 1789’da Fransa’da halkın katılımıyla devrimler yaşanacaktır. Kralların idam sehpasına gitmesiyle, feodal düzenin “soy dayanışması” egemenliği, yerini sermayenin gücüne, bir başka deyişle, toprak ağalığı, yerini para ağalığına devredecektir.
1789 devrimi döneminde Fransa, bütün taşların yerinden oynadığı, hareketlilik kazandığı bir satranç tahtasıdır. Kralın başını çektiği Fransız feodal düzeninde üç sınıf bulunuyordu: Soylular, papazlar ve halk. Devrim, burjuvaziye (kentsoylulara) politik iktidarı verdi. Köylüler, feodal beylerin (derebeylerinin) baskılarından kurtulup özgürleşti. Bundan böyle yeni düzenin “yurttaşı” olmak için “mülk sahibi olmak” gerekecektir. Zanaatkârlara ise atölyeleri mülkiyetleri altına almak hakkı tanınmayacaktır. Burjuvazi, bütün işçi örgütlerini yasaklayıp kendi düşmanını yaratacaktır.
Aydınlanma döneminin çocuğu olan Napolyon Bonapart, Fransız devriminden önce kralın askeri, kral devrildikten sonra devrimin generali, devrimin ateşi düştükten sonra da imparator olarak sahneye çıkmıştır (1804). Fransa’ya hakim olduktan sonra, Avrupa İmparatorluğu kurmak amacıyla Avrupa’yı savaş alanına çevirecektir. Napolyon, ordularıyla çıktığı Rusya seferi sırasında (1812) Ruslar’ın yanısıra kış koşullarından da büyük bir darbe yese de, bu nedenle gönderildiği sürgünden kurtulup Fransa’da iktidarın dizginlerini tekrar eline alacaktır.
Napolyon Bonapart’ı Avrupa satranç tahtasından düşürmek için, birçok kez işbirliği yapan Avrupalı dört güç (İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya), kurdukları koalisyonla güçlerini birleştirip ona savaş açarlar.
Askeri alanda iyi bir saldırı ustası olarak bilinen Napolyon, ordusunu Vaterlo’ya (Waterloo, Belçika) sürüp stratejisini, düşmanın merkezine vurma ve insiyatif kazanma üzerine kurar. Bu planını uygulamak üzere, en büyük düşmanı ve rakibi olan İngiliz merkezi gücüne bir saldırı başlatır, ancak, destek gücün gelmesi için zamana oynayan ve güçlü bir savunma yapan İngiliz gücünü yerinden sökemez. Hesaplayamadığı güçlerin savaş alanına sürüldüğünü görünce, stratejik planı suya düşen Napolyon, bir satranççı olduğunu yansıtırcasına “oyunum ters gidiyor” der ve bunu taktik hamlelerle gidermeye çalışsa da, destek gücün gelişiyle daha güçlü bir saldırı başlatan İngilizler, Napolyon’un ordusunu yenilgiye uğratır.
Araştırmacı ve tarihçiler, Napolyon’un yenilgisini, sabahın ilk saatlerinde karar verilen saldırının öğle saatine ertelenmesi sonucu karşıt güçlerin ertelemeden yararlanıp güçlerini birleştirmelerine ve bir karşı-saldırı fırsatı yakalamalarına bağlarlar. Napolyon’un basur sancıları da savaşın kaybına bir neden olarak gösterilmiştir. Atının üstünde birlikleri denetleyip emir vermekte geç kalması ve ordusunun gerekli manevraları yapamadığı vs… Ancak, bizler bugün, stratejinin, zaman, mekan ve güce dayandığını, stratejik hataları taktik hamlelerle gidermenin zor olduğunu biliyoruz.
Savaş oyununu Vaterlo’da (1815) kaybeden Napolyon, Avrupa sahnesinden düşecektir [İngilizler onu Sant İlen (Sainte Hélène) adasına sürer, Napolyon orada ölünceye kadar sürgün hayatı yaşayacaktır]. Bundan sonra Avrupa’da güçler dengesi değişecek ve bir deniz gücü olan İngiltere güç sıralamasında ilk sıraya yerleşecektir. Bir kara gücü olan Fransa ikinci sıraya düşecektir. İngiltere, sömürgeciliğini (kolonizm) dünyaya yayacaktır. Kapitalizmin gelişmesiyle “Sanayi Devrimi”ni gerçekleştiren İngiltere, gücünü 1920’lere kadar rakipsiz olarak sürdürecektir.
Napolyon savaşlarını (1803 – 1814) yaşamış, savaşların esasları üzerine araştırmalarıyla bilinen ve ‘Savaş Üzerine’ adlı eseriyle ünlü Prusyalı general Karl Fon Klauzevits (Carl von Clausewitz, 1780-1831), savaşı şöyle tanımlıyor: “Kendi emellerimizi gerçekleştirmek için düşmanımıza boyun eğdirmeyi amaçlayan şiddet hareketi”… “Savaş, ne bilimsel bir oyun, ne de uluslararası bir spordur, savaş şiddet hareketidir”… “Savaşın doğasında ılımlılık ve insan sevgisi yoktur”…. “Kan dökmeden zafer kazanan generallerden söz edilmemelidir”. 18. yüzyıl savaşları genel olarak, manevralar, yürüyüşler ve karşı yürüyüşlerden oluşuyordu. Klauzevits’e göre, “Napolyon, düşmanını hemen ilk çatışmada yenmeyi düşünen askeri bir komutandı. Onun tek amacı, karşı ordularla savaşmak ve onları imha etmekti.” Teorik bilgisiyle, Napolyon’un kullandığı stratejik veya taktik yöntemlerin dogmalaştırılmasını önleyen Klauzevits, milattan önce 500’lerde yaşamış ve savaş teorisinde “Zafer kazanmak kolaydır, asıl olan, onun meyvelerini korumaktır” diye söz eden Çinli savaşçı düşünür Sun Tzu ile birlikte anılır.
Napolyon Bonapart, ordusuyla Almanya seferine çıkıp Avusturya’yı talan ettiği dönemde (1809), karşısına rakip olarak, “satranç oynayan Türk” adlı bir otomat getirirler. Otomat, tenekeden yapılmış, içi silindir ve çarklarla döşenmiş, satranç oynayan bir makinedir. Masası ve oyuncusu gerçek boyutlarda olan otomat, insan şeklinde Osmanlı giyim tarzıyla, kürk kaftanlı, sarıklı, bıyıklı olarak tasarlanmış bir kukla tarafından yönetiliyordu. Macar mekanikçi Volfrong Von Kempelen’in (Wolfrang von Kempelen) İmparatoriçe Mariya Teresiya’nın (Maria Theresia) desteğiyle gerçekleştirdiği bu otomat ile daha önce Prusya kralı Büyük Fridrih (Friedrich, yön.1740-1784) satranç oynamış ve kaybetmişti. Otomatın en ünlü olduğu dönemde karşılaşan Napolyon Bonapart, oyunun 24. hamlesinde havlu atmak zorunda kalmıştır. Otomatın sırrı, sonraki yıllarda çözülecek, makine içindeki bir bölmede gizlenmiş bir satranç ustası tarafından yönetildiği açığa çıkacaktır.
Kempelen’in 1769 yılında icat ettiği “satranç otomatı Türk”, “yapay zeka” olarak bilinen bilgisayar teknolojisine de ilham kaynağı olacaktır. Napolyon’la otomat Türk’ün oyunu aşağıda verilmiştir.
Napolyon Bonapart – Satranç otomatı Türk
Viyana – 1809
1. e4 e5 2. Vf3 Napolyon Bonapart, rakibin gücünü sınamadan, basit bir taktikle oyunu kazanacağını düşünüyor. Otomatın hamleleri ise öğreticidir.
2…Ac6 3. Fc4 Af6 4. Ae2 Fc5 5. a3 d6 6. O-O Fg4 7. Vd3 Ah5 8. h3 Fxe2 9. Vxe2 Af4 Napolyon, otomatın saldırısına direnebilecek mi? 10. Ve1 Ad4 11. Fb3 Axh3+ 12. Şh2 Vh4 13. g3 Af3+ 14. Şg2 Axe1+ 15. Kxe1 Vg4 16. d3 Fxf2 17. Kh1 Vxg3+ Şah kanadıdağılıp yok olmuşdurumda. 18. Şf1 Fd4 19. Şe2 Vg2+ 20. Şd1 Vxh1+ 21. Şd2 Vg2+ 22. Şe1 Ag1 23. Ac3 Fxc3 24. bxc3 Ve2 mat.
64 karelik satranç tahtasında Napolyon’a karşı iyi bir oyun sergileyen ve 24. hamlede mat eden otomat, sanki Avusturya yenilgisinin karşılığını vermiş gibidir. Otomata karşı oynadığı satranç oyununu kaybedince, Napolyon’un salonu bağıra çağıra terk ettiği söylenir.
Aşağıdaki oyun ise Napolyon Bonapart’ın sürgün olduğu dönemde, en yakın generaliyle oynadığı satranç oyunudur. Oyun tarzı açısından bir döneme ışık tutmaktadır.
Napolyon Bonapart – General Bertrand
Sant İlen – 1818
1. Af3 Ac6 2. e4 e5 3. d4 Axd4 4. Axd4 exd4 5. Fc4 Fc5 6. c3 Ve7 7. O-O Ve5 8. f4 dxc3+ 9. Şh1 cxb2 10. Fxf7+ Şd8 11. fxe5 bxa1V 12. Fxg8 Fe7 13. Vb3 a514.Kf8+ Fxf8 15. Fg5+ Fe7 16. Fxe7+ Şxe7 17. Vf7+ Şd8 18. Vf8 mat.
Yararlanılan Kaynaklar:
Napoleon, Emil Ludwıg
Dünya Tarihi, William H. McNeill
Dünyayı Değiştiren On Yıl, Server Tanilli
İnsanlık Tarihi 2, Andre Ribard
Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 4, Server Tanilli
Fransız Aydınlanma Felsefesi, Oskar Ewald
Tarihi Değiştiren Savaşlar, Ali Çimen
Dünyayı Değiştiren Askerler, Ali Çimen
Bilim ve Ütopya, Jakobenizm ve Jakoben Devrimler. sayı 205
Bilim ve Gelecek, Fransız Devrimi. Sayı 89
Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşleri, Paul Kennedy
Satrançta Dünya Şampiyonluğu, Selim Palavan, Cemalettin Talum
Otomatlar, Mekanik Oyuncaklar Tarihi, Zeki Tez
Savaş Üzerine, Carl von Clausewitz
Görseller: İskender Altındiş