TSf’nin Yeni Başkanı Gülkız Tulay
TSF’nin 5 Kasım’da yapılan Olağan Genel Kurulu seçimlerinde; delegelerin adaylardan Gulkız Tulay’a 108, Cengiz Keleş’e 39 oy vermesi ve 9 oyun geçersiz sayılması sonucu yeni başkanı Gulkız Tulay oldu. Kendisine yeni görevinde başarılar dileriz.
Özgür Akman’ın Gulkız Tulay ile seçim öncesi söyleşisi için:(www.satranctr.com’dan alınmıştır)
http://satranctr.com/viewtopic.php?f=3&t=61
Özgür Akman: -Bugüne kadar eminim ki delegelerle, kulüplerle pek çok temasınız olmuştur, ama röportaj vermek konusunda biraz isteksiz olduğunuz hissine kapıldım. Yanılıyor muyum?
Gülkız Tulay: -Aslında zaman darlığının da etkisi oldu. Benim için delegelerle konuşmak, kulüpleri ve sporcuları ziyaret etmek daha ön plandaydı. Bu yüzden röportaj vermek yerine birebir görüşmeyi yeğledim. Seçim öncesi hazırlanan web sayfasında da söylemek istediklerimin çoğunu orada yazdım. Kadın olmam sebebiyle de gazete ve televizyonlardan, çok değerli arkadaşlardan talepler geldi. Bu bir sempati yaratmış olabilir. İnşallah, seçimden sonra bu röportajları vereceğim inşallah.
-Kadın kimliğinizden doğan ilgi ve hatta tartışmaları nasıl karşılıyorsunuz?
-Bu kadar tartışılması bana çok tuhaf geliyor. Bilek güreşi veya sumo güreşi yapmıyoruz. Herhangi bir spor federasyonunun başkanlığı güç gerektiren bir iş değildir. Hatta bana göre kadın olmak işin içinde çocuklar ve velilerin de olması sebebiyle daha büyük avantajdır. Bu eleştirileri anlamak mümkün değil, bunları söyleyenlerin yönetim anlayışını, sporculuklarını da tartışmak gerekir.
– Adaylığınızla ilgili bir eleştiri daha var. Satranç federasyonunda yönetime talip olan kişilerin satrancın içinden gelmesi, satrançla uğraşmış olması sizce gerekli bir kriter mi?
– Satranç sporcusu olması gerekmiyor, çünkü federasyon yönetimine aday oluyorsunuz, satranç turnuvalarına katılmaya aday olmuyorsunuz. Kadınlık meselesinin yanı sıra bunun tartışılmasını da doğru bulmuyorum. Satranççı olmak, sporcu olmak başka bir şeydir. Çevremdeki insanların çoğundan çok daha fazla satrancın içindeyim. İki tane eğitim kulübü kurdum, ilki 1999’da Türkiye’nin ilk eğitim kulüplerinden birisi. 2002 yılından beri büyük bir sponsora dayanmadan, hiç ara vermeden birinci ligde, İş Bankası Ligi’nde yer alan bir kulübün kurucusuyum. İki milli satranç sporcusu annesiyim. İki dönemdir de yönetim kurulu üyesiyim. Türkiye’nin pek çok yerinde ve yurtdışında turnuvalarda yer aldım.
– Peki bu eleştirinin sebebi üzerinde duralım: Sizin de yer aldığınız yönetimin satranççıların tercihlerine ve önceliklerine yeterince kulak vermediği inancı var. Bu doğru mu, başkan seçilmeniz halinde geçerli olur mu?
– Bu yaklaşımın olduğunu düşünmüyorum. Şahsen buna müsaade de etmem. Bu iddiaları art niyetli buluyorum. Belki de eleştirecek konu bulamadıklarından bu tür iddialar ortaya atıyorlardır. Mevcut yönetimde olduğu gibi benim yönetimimde de sporcunun itibarı en üst seviyede olacak. Böyle düşünmesem neden böyle bir yarışa gireyim.
“Yazıcı’ya yönetimde en çok itiraz eden bendim”
– Ali Nihat Yazıcı’nın “benim adayımdır” şeklinde sizi başkan adayı olarak takdim etmesinden beri şu konuşuluyor: Yönetiminiz tamamen Ali Nihat Yazıcı Yönetiminin devamı mı olacak?
– İçinde bulunduğum yönetimin iyi kötü tüm yaptıklarında benim de sorumluluğum var. Yönetimde bulunduğum süre içerisinde daha iyisini yapmaya odaklandım. Belli bir yaşa gelmiş, belli bir tecrübesi olan, bir çevresi olan bir insanım. Bir başkasının güdümünde olacak değilim. Bunu ne kendime ne aileme yakıştırırım. Asla kabul etmem.
Şunu da söylemek isterim. İki dönemdir iyi işler yaptığımızı ve yaptığımı düşünüyorum. Yazıcı hakkında söylenenleri kendisi cevaplayabilir, ancak yönetim anlayışı bakımından şunu söyleyebilirim, yönetim kurulu içinde Yazıcı ile tartışma yaşayan, fikir ayrılıklarına en fazla düşen kişi bendim. Bu illa bizim kavga etmemizi gerektirmiyor, ama savunduğum konular çerçevesinde çok ısrarlıyımdır. Gerekli her şeyi de yaparım.
– Yazıcı ile hangi açılardan farklısınız? Başkan seçilirseniz bu farkları hangi konularda görürüz?
– Büyük farklılıklar olarak ele almamak lazım, ama tabii ki farklı kişiliklere sahibiz. Ben yapı olarak anlamaya, dinlemeye, çözüm odaklı çalışmaya önem veririm. Sahada olmayı, turnuvalarda olmayı, velilerle bir arada olmayı daha çok seven bir insanım. Yapacağımız işlere gelince, ben daha sporcu ve kulüp odaklı bir yönetim sergilemeyi düşünüyorum. Bir sporcu velisiyim. Sporcu olmayı, velisi olmayı çok önemsiyorum. Eğitim ve lig kulüplerini yaşatmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bu açılardan önceliklerim farklı olacak.
– Eğitim kulüplerinin standartlaştırılmasıyla ilgili çalışmalarınız var. Biraz daha somutlaştırır mısınız?
– Doğru. Kendi tecrübelerimden de ve çevremden de bunun çok önemli olduğunu görüyorum. Bir eğitim kulübünde antrenörden tutun, eğitim programına hatta fiziki ortama kadar federasyonun desteği yanında bir standardın da olması gerekiyor. Eğitim kulüpleri için ne gerektiğini çok iyi biliyorum. Lisanslı sporcu sayısının yanında yeni kriterler olacak. Seçim döneminde seyahatlerde bazı eğitim kulüplerinin standartlarının kötü olduğunu gördüm. Bu kulüplerin şartlarının geliştirilmesi gerekiyor. Standart için destek, destek için standart. Kulüplerdeki antrenörler de önemli. Antrenörlerin kaçıncı kademe olduğu ve formasyonları konularına da eğileceğiz. Beş veya altı kademeden oluşan bir destek programı çalışmamız var. Kulüplerin ihtiyaçlarına göre maddi, yaş gruplarına katılacak sporcuların masraflarının karşılanması, antrenör gibi çözümlerin yer aldığı bir paket hazırladık.
– Antrenörlerle ilgili benim de dikkatimi çeken bir konu var. Okullara satrancın girmesinin etkisiyle antrenör sayısında ciddi bir artış var. Bu artışla büyük bir rant savaşı başladı. Aslında niteliklerini olduğundan çok daha yüksek gösteren şahıslar ortaya çıktı. Bu soruna karşı bir önlem alacak mısınız?
– Antrenörlük özel bir konu ve benim üzerinde en çok duracağım konulardan birisi. Antrenörler iyi yetişmiş olmalı. Bu sorunlardan dolayı bir Antrenörler Kurulu oluşturuacağız. Bu kurul, detaylı çalışmalar yapacak. Eğitim veren antrenörle, milli takım sporcu yetiştiren antrenörlerin statüsünün farklı olması gerekiyor. Okulda satranç projesi başladığında, kısa sürede, hızlı ve pratik şekilde yeterli sayıda antrenör yetiştirmemiz gerekiyordu. Bizim buradaki amacımız, okullarda satrancın yayılmasına destek vermek, daha çok öğretmenin satranç eğitimi vermesini sağlamaktı. Kariyerleri ortada olan antrenörlerden oluşacak bu kurulla bu sorunlara eğilmeyi düşünüyoruz.
“Yerel turnuvalara daha fazla ağırlık verilecek”
– Yazıcı yönetimine ilişkin şahsen katıldığım eleştirilerden biri kulüp satranççılarının yeterince turnuva oynayamamaları. Bu soruna ne gibi çözümler getireceksiniz? Çocuklar ve milli takım seviyesi hariç aradakilerin satranç oynaması oldukça zorlaştı.
– Açık turnuvaları mı kastediyorsun?
– Nitelikten çok ama aslında bu aralık çok geniş ama çocuk yaşta olmayan 1800-2200 altı oyuncuların katılabileceği turnuvaların daha fazla olması gerekmez mi?
– Evet, oynayabilecekleri çok fazla turnuva yok. Zaten Türkiye’de bahsettiğin aralıkta ciddi bir reyting sıkışması var. Bir turnuva yapmak ana hedef değil, önemli olan turnuvaların geleneksel hale gelmesidir. Turnuvayı yaparken sponsorun bütçesinin hazır olması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde belediyelerle işbirliği yaparak yerel turnuvaları arttırmak ve gelenekselleştirmek istiyoruz.
Seçim için gittiğim her yerde olabildiğince belediyeleri de ziyaret etmeye çalıştım. Çok sayıda turnuvanın açılış ve kapanış törenlerine gidiyorum. Buradaki amacım sadece kürsüye çıkıp konuşmak değil, aynı zamanda gittiğim yerlerdeki belediye başkanlarıyla görüşmekti.
– Türkiye İş Bankası ile devam sponsorluk ne olacak? Bir değişiklik olacak mı?
– Devam edecek. Yönetimin devamlığındaki en önemli konulardan birisi ana sponsorumuz Türkiye İş Bankası ile işbirliğinin sürmesi. Devam edecektir, hiçbir sıkıntı yok.
– Milli takımın Olimpiyat sonuçları hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Bu sonucu sadece sportif açıdan ele almamak gerekiyor.
– Organizasyon farklı bir konu değil mi? İsterseniz onu da konuşalım.
– Başarılı bir organizasyon yaptığımızı düşünüyorum. Erkeklerde A Takımımızın daha başarılı sonuç almasını bekliyorduk, beklentimizin altında bir sonuç aldı. A Kadın takımımız ise ortalama sonuç alırken, Betül’ün madalya ve IM normu alması bizi mutlu etti.
Diğer yandan ise 2016 takımlarımızın başarısı ne kadar doğru işler yaptığımızı gösteriyor. Bizim son 4-5 yıldır özel çalıştırdığımız çocuklarımız, yani gerçekten gelecek vaat ediyor ve ağabey ve ablalarını şimdiden zorluyorlar. Çok daha iyi noktalara geleceklerine inanıyorum. Batuhan Daştan 15 yaşında GM Normu aldı. Bunlar çok ciddi başarılardır.
– Milli takımda yabancı büyükustaların oynatılması doğru bir uygulama mı? Siz bu uygulamaya devam edecek misiniz?
– Bu uygulamaya devam etme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Transferlerimizle ilgili düşüncelerimi soracak olursan, ben Dragan Şolak’ı bir yabancı olarak görmüyorum. Onun durumu eşinden, zamanının çoğunu Türkiye’de geçirmesinden dolayı çok farklı…
– Vatandaşlık başvurusu yaptığını da biliyoruz…
– …Evet…Dragan’ı ilk oynatan kulüp yanılmıyorsam Tarsus’tur. O dönemden beri beyefendiliğiyle tanıdığım birisi. Tartışılabilir, bir ihtiyaç vardı.
– İpatov’un transfer edilmesine gerçekten ihtiyaç var mıydı?
– İpatov Dünya Gençler Şampiyonu oldu. Mustafa [Yılmaz] ve Burak[Fırat]’ların bulunduğu yaş grubunda onun varlığının, arkadaşlığının faydalı olacağını düşündük.
– Onları ateşlemek için mi?
– Evet birbirlerini etkilemelerinin faydalı olacağını düşündük. İpatov’un Türkiye’ye Dünya Gençler Şampiyonluğu getirmesinden ve Mustafa ve Burak’la yakın arkadaşlık kurmasından memnunum.
– Milli takımda oynamadan bu arkadaşlığı kuramaz mıydı?
– Gücü itibariyle milli takımda oynaması doğaldır ayrıca dünya gençler şampiyonu olması da önemli bir başarıdır. Olimpiyatlardaki açılış töreninde ve milli takım tanıtımda var mıydın bilmiyorum, kendisi yaklaşık 15 dakika Türkçe konuştu. Tanıdığında bana hak verirsin, kendisini Türk vatandaşı gibi hisseden, pırıl pırıl bir genç. [NOT: Konuştum. Dünya Gençler Şampiyonu olduğunda kendisiyle ufak bir röportaj yapmıştım Sabah için, merak edenleri şuraya alalım: http://www.sabah.com.tr/Pazar/2012/08/2 … -sampiyonu ] Düzgün bir genç, İstiklal Marşı’nı ezbere söylüyor, Türk bayraksız ödül törenine çıkmıyor.
– O zaman İpatov milli takımda oynamaya devam edecek mi?
– Evet, şu an için devam edecek ama yeni bir transfere ihtiyaç yok.
– Kadınlarda da birtakım isimlerin transferi konuşuluyordu. Sizin böyle bir niyetiniz var mı?
– Olimpiyat öncesi düşündük, ama çok da üzerinde durmadık.
– GM Suat Atalık’ın Türk satrancındaki yeri malumunuz. IM(WGM) Ekaterina Atalık’ın da kadınlardaki elit konumu belli. Kendilerini milli takımda oynatmayı düşünüyor musunuz?
– Eş olsalar da ikisinin durumunu ayrı ayrı ele almak gerekiyor. Yapımda diyaloğa açık olmak olsa da Suat Atalık’ın maalesef bizle uyuşamayacağını düşünüyorum. Sadece Yazıcı yönetimiyle değil önceki federasyon yönetimleri ile de iyi diyaloglar kuramadı. Sporculuğu konusunda kişisel bir hissim var, antrenörlük tarafı ağır basmaya başladı. Zor bir konu, çünkü zor bir insan.
Ekaterina Atalık’ın oynamaması ise özellikle bir kadın olarak en çok üzüldüğüm konulardan birisidir. Keşke mümkün olsa da milli takımızda oynasa. Sanırım Suat Bey’in de etkisinde kalıyor. Biz onu kazanmak isteriz, ama bu konuda başarılı olabilir miyiz, bilemiyorum. Kendisinin satrançtaki yeri ve kişiliğiyle örnek olacağını düşünüyorum, ama maalesef son dönemde iyi ilişkiler kuramadık. Diğer yandan yurtdışında yaptığı röportajında federasyonumuza yönelik yaptığı gerçekdışı suçlamalar bizi üzdü. [Not: chess-news.ru sitesinde transkripti yayınlanan röportajdan bahsediliyor, İngilizcesi burada: http://chess-news.ru/en/node/8383 . Sitenin editörünün de İstanbul’daki Olimpiyat’ında akreditasyon verilmeyen Evgeny Surov olduğunu hatırlatmak gerekir bu noktada. Detayları ayrı bir yazı konusu- Ö.A.]
– Pazartesi günü, yeni bir başkan seçileceği kesin. Peki, ekibinden kimler sizinle yola devam edecek. Yönetim Kurulu’nda yer alan isimleri paylaşmanız mümkün mü?
– Yönetim Kurulu tabii ki çok önemli bir kurgu, ama ben daha çok alt kurullara önem vermeyi hedefliyorum. Sahada çalışan insanların yapacakları benim için çok daha önemli. Kurullarla ilgili çalışmamın yüzde yüzüne yakınını tamamladım, ama bu çalışma alt kurullardaki insanlara çok daha önem verdiğimden inanın benim için daha zorluydu. Antrenörler ve Kulüpler, yani Lig ve Eğitim Kulüpleri Kurulları’nı TSF’ye kazandırmak istiyorum. Antrenörlük ve eğitim birbirinden ayrılmalı. Sanırım sen Ali Nihat Bey’in yönetimde yer almayacağını soruyorsun…Hayır…
– Aslında onu sormuyordum…
– 15 kişilik yönetim kurulundan şu an ben dahil beş kişiyle yola devam edeceğiz. Bu arkadaşlarımız sponsorluk ilişkilerini yürüten Mehmet Kaya, Konya’da bulunan ve kulüplerle diyalog halinde bulunan hocamız Prof.Dr.Yusuf Doğruer, teknolojik altyapımızla ilgili adeta beynimiz olan Aşkın Keleş, hukukçu anlamında da Ömer Küçüközcan ile yola devam edeceğiz. Onun dışındaki isimleri yarın (pazartesi) kitapçıkta yer alacak on değerli arkadaşımız var. Bize, satranca inanan insanlar.
-Teşekkürler, Genel Kurul ve seçimde başarılar.
– Son olarak, Genel Kurul’un camiamıza yakışan şekilde sorunsuz geçmesinin en önemli arzum olduğunu söylemeliyim.